11 Mart 2010 Perşembe

EN BÜYÜK NİMET: İMAN

C:\Users\kişi\Desktop\My Pictures\PHTSHP-MANZARA\sahil_saray.jpg

Yüce Allah, Kuran’da tüm insanlara, kendilerine ‘şah damarlarından da yakın’ olduğunu ve dua edenin duasına cevap verdiğini bildirmiş, onlardan da Kendi çağrısına cevap vermelerini ve iman etmelerini istemiştir:

Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. Bakara Suresi,186

Bu çağrının önemini kavrayan ve Allah’ın dosdoğru yolunda yaşamayı seçen bir insanın en büyük hedefi de, Rabbimiz'in bu çağrısı doğrultusunda iman ederek, O’nun rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmaktır.

Allah’ın bir insana iman nasip etmesi, Rabbimizin verdiği en büyük nimetlerden biridir. Ancak bu nimete sahip olmayan insanlar şeytanın ve dünya hayatının boş aldatmalarına kanarak, Allah’ın rızasını kazanma amacından tamamen uzak bir hayat yaşarlar. Bakıldığında bütün insanların günlük yaşamı ve yaptıkları işler birbirinin aynı gibi görünür. Ancak aralarında oldukça büyük bir fark vardır. Bu, insan hayatına dair çok önemli bir gerçektir ve iman etmeyen insanlar bu gerçeği kavrayamazlar. Söz ettiğimiz gerçek, Allah’a iman etmenin inananlar üzerinde oluşturduğu güzelliklerdir.

Gerçek mutluluğu elde edebilmenin ve kalbin tatmin olmasının tek yolu, Allah'a iman etmek ve O’nu anmaktır. Bu sırrı Allah, Kuran'da tüm insanlara haber vermiştir;

"... Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur." Rad Suresi, 28

Yaşanan mutsuzluklardan ve stresten, ancak Allah'ın rahmeti ve kulları üzerindeki lütfu iyice kavrandığı ve iman ahlakı yaşandığında kurtulunabilir. Dünya hayatından ancak bu şekilde gerçek anlamda zevk alınabilir, bu şekilde güzelliklerin değeri tam olarak anlaşılabilir.

Örneğin; çimlenen bir tohumda filizlerin yerçekimine ters yönde hareket ederek güneş ışığına doğru büyümesi, köklerin ise yerçekimine uygun hareket ederek toprağın içlerine doğru ilerlemesi, yani bir bitkinin iki ayrı organının birbirine tamamen zıt yönlere doğru büyümeleri oldukça düşündürücü bir olaydır. Nasıl olup da hem kökler hem de filiz hangi yöne gideceklerini bilmektedir? Bu arada dallarının kalınlaşıp, su ve mineralleri yerçekimine rağmen yukarı taşıyacak bir sisteme sahip olması, hayranlık verici bir olaydır. Bitkinin kuru dallarından taze yeşil yapraklar çıkmasında, yaprakların arasından muhteşem renklerde ve eşsiz kokularda çiçeklerin oluşmasında ve sonrasında insan için özel yaratılmış meyvelerin büyümesinde heyecan verici bir olağanüstülük vardır. Allah, eşsiz yaratma sanatıyla, bütün bu mucizeler için ise, tahta parçası görünümündeki küçücük bir tohumu sebep kılmıştır. Yaratılmış bu eşsiz güzelliklerin farkına varabilmek için, bunları takdir edebilecek bir anlayışa sahip olmak gerekir. Bunu gerçek manasıyla anlayabilecek olan insanlar da sadece iman edenlerdir. Çünkü iman edenler, gördükleri her detayın Allah’ın eşsiz ve benzersiz yaratma sanatı olduğunun bilincindedirler.

İman eden bir insanın gün içindeki yaşantısının, görünüşte diğer insanlardan çok farklı olmadığından söz etmiştik. Ancak inanan insanın yaşamını farklı kılan, tüm işlerini Allah’tan korkarak ve vicdanını kullanarak yapmasıdır. O, her an Allah ile birlikte olduğunu ve gerçekte hoşnut edilmesi gereken tek varlığın Allah olduğunu bilir. Tüm davranışlarını, yaşam tarzını Allah’ın rızasını kazanmak amacı ile planlar ve kesin bir bilgiyle ahirete iman eder. Dünya hayatının yaşanılacak asıl yer olmadığının, sonsuz ahiret hayatı ile kıyaslandığında çok kısa ve geçici bir süreç olduğunun bilincindedir. İman edenler, yaşadıkları imtihan ortamında zorluk gibi görünen olayların, sadece dünya hayatının bir parçası olduğunu ve Allah tarafından kendileri için bir hikmetle yaratıldığını bilirler. Eğer dünya hayatlarını Allah’ın istediği gibi yaşarlarsa, sonsuz ahiret hayatında Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmış olarak cennette olmayı umarlar. Bu da sonsuz zamanlar boyunca güzellikler, nimetler ve hepsinin üstünde Allah’ın rızasını kazanmış olarak yaşamak anlamına gelir.

İman edenlerin yaşadıkları en büyük güzelliklerden biri de, Allah'ın -büyük ya da küçük- her olayı kendileri için hayırla yarattığına iman etmelerinden kaynaklanan kadere teslimiyetleridir. Önemli bir sınavda veya yoğun trafikte birçok insan heyecanlanır veya öfkelenirken, iman edenler Allah’a tevekkül etmenin derin rahatlığını yaşarlar. Başlarına her ne gelirse gelsin, bunun 'her işi evirip çeviren' Yüce Allah’tan olduğunu bilirler. Allah tüm evreni yoktan var eden, sonsuz güç sahibi, en Yüce varlıktır. Rabbimiz mükemmel bir düzen, olağanüstü bir sistem yaratmış ve bugüne kadar yaşamış ve yaşayacak bütün insanların da kaderlerini belirlemiştir. İman edenler, Allah'ın yarattığı kadere teslim olup, saygı ve nezaketle bu kaderi izlerler. Çünkü; geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman bize göre vardır. İnsan nasıl geçmişini değiştiremezse, geleceğini de değiştiremez, çünkü geçmişi gibi geleceği de yaşanmış ve bitmiştir. Allah zaman ve mekandan münezzehtir. O’nun Katında zaman yoktur ve herşey tek bir ‘göz kırpma’ gibidir:

Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca 'bir keredir.' Kamer Suresi, 50

Evrendeki her detayın, karşılaşılan her olayın Allah tarafından özel bir hikmet ve akıl ile planlanmış olduğu Kuran’da bize bildirilmektedir;

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki Biz onu yaratmadan önce bir kitapta olmasın. Şüphesiz bu Allah'a göre pek kolaydır. Hadid Suresi,22

Ancak bazı insanlar iman etmemekte adeta direnirler. Aslında bilmezler ki kendilerine zulmektedirler. Allah’a teslim olup, huzurlu bir hayat yaşamak varken, bu insanların inkarda direnmeleri şeytanın bir oyunudur. Şeytanın etkisi altındaki nefisleri bu insanlara, ayette haber verildiği gibi ‘yüzükoyun süründükleri’ bir yaşam sunar;
Eğer O, rızkını tutsa (vermese), rızkınızı verecek olan kimmiş? Hayır; onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar. Şu halde yüzükoyun sürünerek yürüyen mi daha çok hidayete erer, yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı? Mülk Suresi, 21-22
İnananların, yaşadıkları her olayın sonucunun kendileri için en hayırlısı olacağını bilmeleri nedeniyle duydukları huzur ise, Allah’ın müminlere büyük rahmetidir. Kuran'da insan hayatına dair bu önemli bilgi pek çok ayette açıklanmıştır;

... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. Bakara Suresi, 216

Allah'a yakınlaşmak için çaba gösteren müminler, bu kısa dünya hayatında Allah'ın rızasını kazanabilecekleri ne kadar çok salih amelde bulunurlarsa, karşılığının o kadar fazla olduğunu bilir, bu yönde dua ederler;
"...Senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et..." Ahkaf Suresi, 15

Allah müminlerin bu samimi davranışına karşılık kalplerine 'güven ve huzur' duygusunu indirerek onların imanlarını daha da artırır.

Müminlerin kalplerine, imanlarına iman katıp artırsınlar diye, 'güven duygusu ve huzur' indiren O'dur... Fetih Suresi, 4

Kainatın tek sahibi olan Yüce Allah, tek ve mutlak Yaratıcıdır. Her insan Rabbimiz'in lütfuyla bütün güzelliklere sahip olabilir ve yine O'nun rahmetiyle bunlardan zevk alıp, hoşlanabilir. Ve insanlar, toplumun dayattığı "hayatın gerçekleri"ni değil, "imanın gerçekleri"ni yaşadıklarında hayatları kaos olmaktan çıkar, önce dünyada, daha sonra ahirette sunulan güzellikleri yaşarlar.

İman eden bir insanın Allah'ın rızasını ve sevgisini kazanabilmiş olmasından dolayı duyduğu mutluluk, herşeyin üzerindedir. Cennetteki tüm nimetler de, Allah'ın samimi ve ihlaslı kullarına bir ikramıdır. Herşeyden önemlisi ise, Allah'ın müminlerden hoşnut olmuş ve onları cennetine kabul etmiş olmasıdır.

...Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orada süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. Mücadele Suresi, 22

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder