Cahiliye insanları, bu dünyada gözleriyle görmedikleri, elleriyle tutmadıkları ve hissedemedikleri şeylerin gerçekliğine inanmazlar. Bu nedenle de dünyadaki hayatları sona erdikten sonra bir daha yaşamayacaklarını düşünürler. Aslında bu onların inkarları için öne sürdükleri bir mazeretten başka bir şey değildir. Çünkü düşünen her insanın kavrayabileceği gibi, ahiretin yaratılması ile dünyanın yaratılması arasında hiçbir fark yoktur. Bu, Yüce Yaratıcı Allah için çok kolaydır. Ancak cahiliye toplumundaki insanlar, son derece açık olan bu gerçeği görmek ve anlamak istemezler. Kuran'da onların bu konuda öne sürdükleri mazeretler şöyle ifade edilmiştir:
Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." Yasin Suresi, 78-79
Tuz tanesi büyüklüğünde tek bir hücreden, böylesine muhteşem komplekslikte bir insanı yaratan Allah, elbette ki çürümüş bozulmuş kemikleri bir araya getirerek, bunun bir benzerini de yaratmaya kadirdir.
Bu insanlar dünyaya öylesine bağlıdırlar ki, bu bağ onları çok açık bir gerçek olan ahiretin varlığını inkar etmeye sürüklemiştir. Çünkü ölümden sonra dirilişi kabullenmek, dünyada yaptıkları amellerden sorguya çekilecekleri anlamına gelir ki, bu onların aslında kaçmakta oldukları konudur.
Ahiretin varlığını kabul eden bir insan, ahiret hayatı için de hazırlık yapması gerektiğini bilir. Cahiliye insanları ise, bunu kabul etmeye asla yanaşmazlar. Yeniden dirilişi ve ahiret hayatını kesin olarak reddetmek, buldukları çözümdür. Ancak bu cahilce inançları nedeniyle hem dünyada imanı yaşamamanın getirdiği huzursuz ve sıkıntılı bir hayat, hem de ahirette sonsuz bir azap yaşarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder